C vitamini, vücutta depolanamadığı için insan vücudunun dışarıdan almaya ihtiyaç duyduğu ve suda çözünen bir vitamin türüdür. Portakal, mandalina, greyfurt ve limon gibi meyveler ile roka, brokoli ve biber gibi sebze çeşitlerinde belirli miktarlarda bulunur. C vitamini doğru miktarda tüketildiğinde tüm vücudun sağlıklı işleyişini destekler, hücreleri toksinlerin yarattığı hasarlardan korumaya ve bağışıklık sistemini güçlendirmede yardımcı olur. C vitamini eksikliği bağışıklığı zayıflatır, diş eti rahatsızlıkları ve enfeksiyon riskini artırır.
C Vitaminin Faydaları Nelerdir
C vitamininin klinik çalışmalarla kanıtlanmış faydalarından en önemlileri şu şekilde sıralanabilir:
- Güçlü antioksidan etki ile vücudu toksinlerden ve serbest radikallerden arındırma.
- Bağışıklık sistemini güçlendirme ve koruma.
- Doğal kolajen üretimini, cilt sağlığını ve cildin esnekliğini koruma.
- Anti-aging etki ile cildin yenilenmesini destekleme.
- Demir emilimini artırarak demir eksikliğinin önüne geçme.
Yüksek Dozlarda C Vitamini Neden Daha Etkilidir?
Besinlerde, damla ve suda eriyen takviyelerde bulunan C vitamini miktarına kıyasla, bağışıklık sistemini güçlendiren ve enfeksiyonlardan koruyan etkilere ulaşmak için gereken C vitamini miktarı daha yüksektir. Aynı zamanda, ağızdan alınan C vitamini vücutta çok az miktarda emildiği için kana sadece belli bir miktarda ulaşır. Bu yüzden, yüksek doz C vitaminini doğrudan kana karışmasını damar yolu (IV) olarak uygulamak, bağışıklık sisteminizi hızlı bir şekilde güçlendirmek için en etkili yolu olacaktır.
C Vitamini uygulamaları (7,5-15-25 gr) ihtiyacınıza göre farklı dozlarda sunulmaktadır. Bağışıklığı güçlendirmede en önemli destek olan C vitamini, özellikle gribal durumlarda hızlı iyileşme sağladığı gibi önleyici olarak da kullanılabilir.
C vitamininin IV (damar yolu) olarak alınması enfeksiyonlarla savaşmak için gerekli olan B ve T hücrelerinin büyümesini ve yayılmasını destekler. Cildin ve mukoza zarlarının bariyer fonksiyonunu, nötrofiller v.b. beyaz kan hücrelerinin virüs gibi mikroorganizmaları yok etme ve vücudun toksik maddeleri temizleme etkinliğini artırır. Ayrıca, enfeksiyon bölgelerinden mukusun temizlenmesini sağlar. Vücudun mikroorganizma istilasına karşı korunmasını sağlar.
Glutatyon Nedir?
Glutatyon, reaktif oksijen moleküllerini ve serbest radikalleri yok ederek vücudu koruyan çok güçlü bir antioksidandır. Doğal olarak tüm vücutta üretilen, yoğun bir şekilde karaciğerde ve beyin hücrelerinde etki gösteren bir moleküldür. Vücudumuzdaki glutatyon miktarı ve üretimi kötü besleme, alkol, ilaçlar ve maruz kaldığımız toksik maddelerden dolayı azalmaktadır.
Glutatyon eksikliğinin önüne geçmek için, takviye olarak dışarıdan alınması gerekmektedir. Laboratuvarda özel yöntemlerle hazırlanan bir biyoteknoloji ürünü olan bu antioksidan, terapiler sayesinde 30 yıldır takviye olarak uygulanmaktadır.
Glutatyon Ne İşe Yarar?
Güçlü bir antioksidan olan glutatyon yaşlanma karşıtı etkisinin yanı sıra, beyni ve vücut dokularını serbest radikallerin zararlarından korur. Tüm vücutta yüksek detoksifikasyon etkisi vardır.
Kanserojen ve toksik maddeleri etkisiz hale getirerek vücuttan atar. DNA ve protein yapımında önemli rol oynar. Herhangi bir yan etkisi yoktur.
Glutatyonun genel faydaları şu şekilde sıralanabilir:
Oksidatif stres, serbest radikallerin üretimi ile vücudun bunlarla savaşma yeteneği arasında bir dengesizlik olduğunda ortaya çıkar. Çok yüksek seviyelerde oksidatif stres, diyabet, kanser ve romatoid artrit gibi birçok hastalığın ortaya çıkmasına sebep olabilir. Glutatyon, oksidatif stresin etkisini ortadan kaldırmaya yardımcı olur.
Beyin diğer dokulardan daha fazla serbest radikal üretir ve bu nedenle diğer bölgelerden daha fazla aktioksidana ihtiyaç duyar. Glutatyon, beyin hücrelerini ve beyin sağlığını korur.
Antioksidanların eksikliği varsa karaciğerdeki hücre ölümü şiddetlenebilir. Bu, alkolik ve non-alkolik karaciğer yağlanması hastalığına sebep olabilir. Glutatyonun karaciğer hastalıklarının kanındaki protein, enzim ve bilirubin seviyelerini iyileştirdiği gösterilmiştir.
Periferik arter hastalığı olan insanlarda hareket yeteneğini arttırır. Periferik arter hastalığı, periferik arterler plakla tıkandığında ortaya çıkar ve en sık bacaklarda görülür.
Uzun süreli yüksek kan şekeri, düşük miktarda glutatyon ile ilişkilidir. Bu oksidatif strese ve doku hasarına yol açabilir. Glutatyon, kontrolsüz diyabetin etkisini azaltır.
Parkinson hastalığının semptomlarını azaltır.
Otoimmün hastalıklara karşı savaşmaya yardımcı olur.
Sedef hastalığının etkilerini azaltır.
Solunum hastalığı semptomlarını azaltır.
Glutatyon Terapisi Nasıl Yapılır?
Bir yetkili yardımıyla, ağrısız bir şekilde damar yoluyla uygulamadır. Uygulama 10-15 dk. sürer. Tozu formdaki takviye uygulanmadan önce ampul yada saf su ile çözündürülür.
Mutlaka damardan alınması gerekir. Çünkü C vitamini gibi, ağızdan alındığında midede etkisi yok olur. Ağız yoluyla alınan takviyeler, sindirim sisteminin fizyolojik işleyişi nedeniyle daha az etkilidir. İntravenöz (damar içi) uygulamalar ve infüzyonlar ise içerdikleri vitamin ve minerallerin hızla kana karışmasını ve %100 oranda etkili olmasını sağlar.
Kullanma Seansları ve Glutatyon Düzeyleri Nasıldır?
Seanslar ilk uygulamada 6 seans olarak, haftada 1 yada 2 defa olmak üzere (kişinin isteğine bağlı olarak) ya da 6 hafta sürecek şekilde uygulanır. Hastalar 6 seansı istedikleri zaman tekrarlayabilirler ya da ayda 1 defa olmak üzere birer uygulama şeklinde devam edebilirler.
2. veya 6. uygulamadan sonra etkileri daha belirgin olmaya başlar. Ömür boyu kullanılabilir. Tedavi bırakılsa bile vücuttaki etki 2 ila 4 aya kadar devam eder.
Kullanım Alanları Nelerdir?
- Bağışıklık sisteminde ve organların işleyişinde önemli faydalar sağlayan bu uygulama pek çok hastalığın tedavisinde kullanılmaktadır. Aşırı alkol, sigara ve ilaç kullanımı sebebiyle karaciğerde yağlanma problemi yaşayan kişiler için karaciğer temizliğinde yüksek etkilidir.
- Asetaminofen toksisitede (Parasetamol, Parol),
- ALS,
- Alzheimer,
- ASD (Otizm),
- Kanser,
- KOAH (Akciğer hastalığı),
- Kronik yorgunluk,
- Kistik fibrozis,
- Diyabet,
- HİV,
- Ağır metal toksisitesi,
- MS (Multiple Skleroza),
- Lyme hastalığı,
- Parkinson hastalığı,
- İnme,
- Huntington hastalığı,
- Cildini beyazlatmak isteyen kişilerde de daha yüksek dozlarla ve daha sık uygulanmaktadır.
Kimler Kullanamaz?
- Hamile kadınlar,
- Emziren anneler,
- Küçük yaştaki çocuklar (doktor önermediği sürece),
- Kanser tedavisinde kemoterapi ilaçları alırken verilmemesi önerilir. Bu, kemoterapinin daha az etkili olmasına ve karaciğerin daha toksik olmasına neden olabilir.
Ozon Tedavisi Nedir?
Ozon terapi olarak da bilinen ozon tedavisi, sağlığı ve yaşam kalitesini artıran, güvenli, etkili ve bilimsel bir uygulamadır. Tüm dünyada geleneksel tıbbi yaklaşımı ve tedavileri destekleyen bir terapidir.
Ozon terapi, vücuttaki oksijen seviyesini yükselterek tüm dokulara fayda sağlar. Bağışıklık sistemini güçlendiren, kan dolaşımını hızlandıran, karaciğerde yağlanmayı azaltan anti-aging etkili bir terapidir. Ayrıca, kanserin önlenmesinde ve kalp damar hastalıklarının tedavisinde destek bir terapi olarak uygulanabilir.
Ozon tedavisinin farklı uygulama şekilleri vardır.
En popüler ozon uygulaması hastanın damarından uygulanan I.V. ozon tedavisidir. I.V. yani damar yolu ozon terapisi; kan alındıktan sonra bir şişe içinde oksijen ve ozon ile karıştırılarak kanın alındığı damardan enjekte edilmesi şeklinde uygulanır. Ozon, aynı zamanda kan yoluyla, serumla birlikte kan alınmadan da uygulanmaya başlanmıştır. Serum ozonlama yöntemi olarak adlandırılan bu yöntem Rusya ve Küba’da tercih edilen bir yöntemdir. Rektal olarak uygulanan ozon, su, yiyecek veya anal fitiller gibi, ozon molekülleri de bağırsak zarları tarafından kan dolaşımına emilir ve doğrudan karaciğere ulaşır. Vücudun geri kalan kısmına ulaşmadan önce ozon, karaciğer hücrelerini onarır, bu da karaciğerden geçen tüm kan hücrelerinin ozonla temas etmesine izin verir. Bu işlem sırasında hücrelerin antioksidan kapasitesi hızla artar, toksinler giderilir ve hücrelerin canlılık oranı artar.
Ozon Tedavisi Nasıl Yapılır?
Medikal ozon daima saf ozon ve saf oksijenin karışımı (ozon oksijen) şeklinde kullanılır. Uygulamaya bağlı olarak ozon konsantrasyonu 1 ve 100 µg/ml (ozon dozu gamma olarak adlandırılır) arasında değişir. Kişinin durumu ve tıbbi uygulamaya göre, toplam uygulama dozunu belirlenir. Daha sonra uygulamayı yapacak olan doktor, toplam dozun ne şekilde, hangi miktarlarda uygulanması gerektiğini planlar.
Düşük dozlarda kullanıldığında, ozon bağışıklık sistemini aktive eder, diğer bir deyişle vücudun direncini arttırır. Hücre yenilenmesini hızlandırır. Kanımızın hücresel kısmını oluşturan başlıca hücreler, alyuvarlar ve akyuvarlardır. Medikal Ozon Tedavisinde, Alyuvarlar ile kanın oksijen taşıma kapasitesi ve kalitesi arttırılırken, Akyuvarlarda başlatılan reaksiyon süreci vücudun savunma ve tamir mekanizmalarının dalga dalga harekete geçmesini uyarır.
Ozon sayesinde oluşan bu aktivasyona cevap olarak, vücudun bağışıklık hücreleri cytokin adı verilen özel maddeleri (interferon, interleukin vb.) üretir. Bunlar hastalıklara direnmek için uyarılan bütün bağışıklık sistemi boyunca zincirleme bir şekilde pozitif değişiklikler yaratarak diğer bağışıklık hücrelerini haberdar ederler. Bu da medikal ozonun, özellikle bağışıklık sisteminin zayıf olduğu veya bozuk olduğu hastalara uygulanmasında özellikle çok başarılı sonuçların alınmasını sağlar.
Kanımızın serum kısmındaki maddelerden özellikle yağ asitleri ve diğer trigliseritlerle ozon gazının oluşturduğu bileşikler, zamanla vücuttaki zararlı yağ türlerinin azaltılmasında önemli bir yardımcı rol üstlenir. Medikal ozonun diğer çok önemli bir özelliği de kan dolaşımını arttırmasıdır. Bu özellik, dolaşımla ilgili bozuklukların tedavisinde ve organik fonksiyonların yeniden canlandırılmasında ozon terapiyi çok değerli kılar. Ozonun vücudun kendi dinamiklerini harekete geçiren doğal bir tedavi yöntemi olduğu kanıtlanmıştır.
Ozon Tedavisi Faydaları
Bu tedavi yönteminin pek çok etkili faydası vardır. Bunlardan bazıları:
Metabolizma Hızını Arttırma: Ozon terapi, tüm vücut hücrelerine sunulan oksijen miktarını artırırken, hücrelerin bu oksijenden maksimum düzeyde faydalanmasını sağlar. Bu da, artan metabolik faaliyetler sonucunda kalorilerin ve yağın depolanmasını değil yakılmasını sağlamaktadır. Metabolizma hızı bir kez artmaya başladığında artık kronik yorgunluktan, bitkinlikten ya da isteksizlikten artık bahsedilmemektedir.
Anti-aging Etki: Vücudumuzda, yıllar içinde meydana gelen değişimler ve yıpranmalar sonucunda, hiçbir şey gençlik yıllarında olduğu gibi kalmaz. Ozon tedavisi size yaşlanmayı geciktirici bir enerji artışı, gençleşme hissi verirken, yaşlanma süreciyle ilişkili rahatsız edici koşulları da uzaklaştırır.
Bağışıklık Sisteminin Güçlenmesi: Ozon, hem çeşitli hastalıklara yakalanmış kişilerin bu hastalıklardan kolaylıkla kurtulmasını hem de tekrar bu tür hastalıklara yakalanmamasını sağlar. Özellikle mevsimsel grip ve diğer salgınlardan etkilenen ve risk grubunda yer alan kişiler üzerindeki koruyucu etkisi çok güçlüdür.
Kan Dolaşımının Artması: Bir yandan damarların genişlemesini, diğer yandan kan hücrelerinin oluşumunun artmasını sağlayarak vücudun ihtiyaç duyduğu bölgelerine, yeterli miktarda kanın gitmesini sağlar. Bu yolla, çeşitli damar hastalıklarının tedavisine yardımcı olmaktadır.
Yeni Hücre Yapımı: Yeni hücre yapımının hızlanması sonucunda iyileşmeyen yaraların kapanması mümkün olur. Yapısı bozulmuş dokuların yenilenmesi ozon sayesinde mümkün olmaktadır. Bireyin yeni ve genç hücrelere kavuşması sağlanır.
Detoks Etkisi: İnsan vücudunda üretilen zararlı toksik maddelerin arındırılması yoluyla, olası zararlardan korunma gerçekleşir. Alman bilim dünyasında ‘kanın yıkanması’ olarak kabul gören ozon terapi, gerçek anlamda detoks etkisi yaratmaktadır.
Anti-mikrobik Etki: Bilinen her türlü virüs, bakteri ve mantar gibi çeşitli hastalık etkenlerinin dezenfeksiyonunu sağlar. Bu yolla antibiyotikler ile tedavi edilemeyen veya tedavi edilmesi çok güç olan hastalıklarının tedavi edilmesi mümkün olmaktadır.
Ağrı Giderici Etki: Ağrıya yol açan nedeni ortadan kaldırır ve ağrının hissedilmesine neden olan kimyasalları uzaklaştırarak ağrı hissinin kısa sürede yok olmasını sağlar.
Anti-kanserojen Etki: Kanser hücreleri genellikle oksijensiz ortamda oluşur ve çoğalır. Ozon yoluyla yüksek oksijene kavuşan dokulardaki kanserojen hücreler üreyemez hale gelir. Ozonun kanserin görülme sıklığını azalttığı hakkında çok sayıda bilimsel yayın bulunmaktadır.
Yaşam kalitesini arttırma: Stres, yoğun çalışma temposu, zihinsel ve bedensel yorgunluk tedavileri için çok ideal bir terapidir. Kırmızı ve beyaz kan hücrelerini aktive eden ozon sayesinde kişiler kendilerini yenilenmiş hisseder, fiziksel performans gücü artar. Profesyonel sporcular, işadamları ve sanatçılar da bu tedaviden sıklıkla faydalanmaktadırlar.
Sağladığı tüm yararların yanında insanların bedensel ve ruhsal anlamda sorunlarını azaltarak veya yok ederek yaşam kalitesi denilen değerleri yükseltir. Uyku kalitesinin artmasından, zihinsel ve fiziksel performansın artışına kadar, hayatın her anını ve yönünü olumlu yönde etkileyen ozon terapi, bizlere yaşam sevincimizi geri kazandırmaktadır.
Ozon Terapi Kimlere Önerilir?
Ozon terapinin uygulanması sakıncalı olduğu hastalıklar son derecede sınırlıdır. İleri derecede kansızlık ve kanla ilgili bazı kalıtsal hastalıkları (kanama, pıhtılaşma hastalıkları) olan hastalara uygulama yapılmaz. Ayrıca, tiroid bezinin aşırı derecede büyümesi (hipertiroidi) ve normalden çok fazla hormon salgılaması durumunda ozon önerilmez. Yeni gelişmiş kalp enfarktüsü ve kanamanın aktif olarak devam ettiği bazı hastalıklar da ozon tedavisiyle bağdaşmayan hastalıklardır.
Ozon Terapinin Kökeni
Eski tarihlerde, Yunancada “tanrının nefesi ” ismi ile anılan ozonun faydalı etkileri ve yaşamımız için gerekliliği 1800’lü yıllarda keşfedilmiştir. Ozon, stratosferde yer alan en önemli gazdır. Renksiz olmakla beraber kendine has bir kokusu olan ve süper oksijen olarak da kabul gören ozonun en büyük özelliği dezenfekte etme kabiliyetidir.
1800’lü yıllarda bir sterilizasyon metodu olarak kullanılan ozon terapisi zamanla yaygınlaşmış, tüberküloz gibi ciddi hastalıkların tedavisinde kullanılmaya başlanmıştır. Saf oksijen ve saf ozonun birleşiminden olan medikal ozon terapisi, günümüzde Hollywood ünlüleri başta olmak üzere tüm dünyada zindelik ve canlılık vermesi için kullanılır. Bu bileşim bakteri, virüs ve mantarları yok eder, bu sayede enfeksiyonlar ile yaraları iyileştirir.
Ozon Terapi Uygulamaları ve Yararları
Ozon terapiler, 100’e 1 oranındaki ozon gazının oksijenle birleştirilmesiyle uygulanır. Toplam dozaj, kişinin sağlık durumuna göre belirlenir. Sağlık sorunu olmayan kişiler için uygulanan düşük dozlarda, bağışıklık sisteminin güçlenmesi ve vücudun doğal direncinin artması sağlanır. Tüm TheLifeCo merkezlerinde damar yoluyla, rektal veya ozon saunalar aracılığıyla üç çeşit ozon tedavisi uygulanmaktadır.
Ozon, tüm sağlıklı hücrelerin oksitlenmesini önleyen üç enzime sahip olduğu için sağlıksız hücreleri öldürürken, sağlıklı olanlara dokunmaz. Tüm sağlıklı hücreler çok miktarda oksijenle beslenmeyi sever bu onların sağlıklı işlev görmelerine olanak sağlar. Her hücre oksijen yakan bir makine gibi davranır, bu yüzden bedenlerimiz çok miktarda oksijene ihtiyaç duyar. Sağlıksız hücreler, oksitlenmeyi önleyen enzimlere sahip değildir. Bu durum kanser hücreleri de dahil olmak üzere tüm sağlıksız hücrelerin ozona karşı savunmasız olmalarına neden olur.
Bu mucizevi doğal terapinin faydaları sınırsızdır; cildin/gözeneklerin ve lenfatik sistemin temizlenmesine, vücudun bakterilerden, virüslerden ve mantarlardan doğal olarak arınmasın, bağışıklık sisteminin güçlenmesine, ana organ ve dokuların oksijenlenmesine, kan dolaşımının ve kandaki oksijenin artmasına ve hatta bazı hastalıkların engellemesiyle beraber vücudun kanserle savaşmasına da yardımcı olur.