Mesane yani idrar torbası böbreklerden gelen idrarın depolanması ve dışarı atılması görevini yerine getiren organımızdır. Yaşın ilerlemesi ile birlikte (65 yaş üstü) kanser hastalığının görülme riski artmaktadır. Mesane kanseri oluşumuna yol açan en önemli risk faktörü sigaradır. Bu nedenle sigara içen kişilerde içmeyenlere göre mesane kanseri görülme olasılığı 6 kat artmaktadır. Erkeklerde kadınlara göre daha sıktır. Sigara dışında mesleki olarak bazı kimyasal maddelere maruz kalınması (benzen, arilamin gibi), kronik (uzun süreli) mesane enfeksiyonu ve tedavi amacıyla alt karın bölgesine radyoterapi uygulaması gibi durumlar kanser gelişim riskini arttırabilmektedir. Hastalığın belirtisi çoğunlukla idrardan ağrısız kan gelmesi şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Bunun dışında başka nedenlerle yapılan radyolojik incelemeler sırasında tesadüfen saptanabilmektedir. Her zaman olduğu gibi erken teşhis çok önemlidir. İnce kameralı sistemlerle (sistoskopi) idrar yolundan mesane içine girilerek hem teşhis hem tedavi amaçlı girişimler yapılabilmektedir. Kanser ilerlememiş ise kapalı ameliyat şeklinde yapılan işlemlerle kanserden kurtulmak mümkündür. Kapalı ameliyatlar hastanın hem sağlığına daha rahat kavuşmasını hem de sosyal yaşantısına daha hızlı dönmesini sağlar. İlerlemiş vakalarda tüm mesanenin alınması, bağırsaklardan tekrar idrar torbası yapılması ya da diğer onkolojik tedaviler gerekebilir.
Prostat, erkeklerde üreme için gerekli bir salgı bezidir. Mesanenin altına yerleşir ve idrar yolları içinden geçer. Bu nedenle prostat büyüdüğünde idrar yolunu sıkıştırır ve boşaltım zorluğuna yol açabilir. Prostatın iyi huylu büyümesi yaş ilerledikçe artar. Şikâyetlere göre çeşitli ilaç tedavileri uygulanır. İlaçların yeterli olmadığı durumlarda açık ve kapalı ameliyat seçenekleri vardır. Prostat kanseri erkeklerde akciğer kanserinden sonra en sık görülen ikinci kanser türüdür. Akrabalarda prostat kanseri olması, riski iki kat arttırır. İleri yaş dışında yağlı beslenmenin de riski arttırdığı belirtilmektedir. Prostat büyümesinde şu belirtiler görülebilir: İdrarı zor yapma, gece idrara kalkma, sık ve/veya kesikli yapma, ağrılı-kanlı idrar yapma, menide kan görülmesi. Ancak bu belirtiler hem iyi huylu hem kötü huylu prostat büyümelerinde ve prostat iltihabında görülebilir. Belirtilerden biri veya bir kaçı varsa üroloji uzmanına başvurmak gerekir. Teşhis için PSA ölçümü ve prostatın muayenesi yapılır. Şüphe durumunda biyopsi yapılarak kesin teşhis konur. Akrabalarında prostat kanseri olan erkeklerde 40 yaşından itibaren PSA ölçümü ve prostat muayenesi önerilmektedir. Yine erken teşhis çok önemlidir ve hayat kurtarıcıdır. Tedavi seçenekleri çeşitlidir. Aktif izlem, açık, robotik, laparoskopik ameliyatlar, ilaç ve ışın tedavileri, minimal invazif yöntemler diye tabir edilen seçenekler bulunmaktadır. Hastalığın evresine ve hastanın durumuna göre tedavi seçeneği belirlenir.
Böbrekler kanı süzerek temizler, bu süzme işlemi sonucu oluşan atık maddeleri suyla karıştırarak idrarı oluşturur, sonra bu idrar kanallardan geçerek idrar torbasında birikir ve dışarı atılır. Bu atık maddelerin içindeki bazı mineraller ve tuzlar çeşitli mekanizmalarla birleşerek önce kristal (halk arasında kum denilen şey), sonra taş haline gelerek kanalları tıkamaya başlar. Taş ya da kum hiç belirti vermeden kanallardan akıp gidebilir ya da yan boşluklarda, sırt-bel-kaburga altları ya da karın ve kasıklarda çok şiddetli ağrılar, idrarda yanma ve kanama ile bulantı-kusma şeklinde belirtiler verebilir. Sıvı tüketiminin az olması, obezite, genetik yatkınlık, bazı ilaçlar, sindirim sistemi ameliyatları sonrası, idrar yollarında doğumsal yapı anomallikleri, enfeksiyonlar gibi sebepler taş oluşum riskini arttırmaktadır. Yine erkeklerde kadınlara göre daha sık taş hastalığı görülmektedir. Taşlar boşaltım sisteminde tıkanıklığa ve/veya tekrarlayan enfeksiyonlara yol açıyorsa böbreklere kalıcı hasarlar verebilir. Bu nedenle böbreğin fonksiyonunu kaybetmesine fırsat vermeden gerekli tedavinin uygulanması çok önemlidir. İdrar analizi ve çeşitli radyolojik incelemelerle (röntgen, ultrason, tomografi gibi) teşhis konur. Taşın yerine ve büyüklüğüne göre tedavi yöntemi belirlenir. Eskiden açık ameliyatlar sıklıkla yapılırken günümüzde artık teknolojinin gelişmesi ile birlikte kapalı ameliyatlar dediğimiz endoskopik yöntemlerle başarılı şekilde taş cerrahileri gerçekleştirilmektedir. Bu şekilde hem vücuda en az hasar vererek taşlar temizlenir (minimal invaziv yöntemler) hem de hasta sağlığına kavuşarak sosyal yaşamına en kısa sürede dönmüş olur. Bu yöntemler: idrar yollarından girerek kapalı taş kırma (URS-RIRS), ses dalgaları ile vücut dışından taş kırma (ESWL), böbreğe girerek taş kırma (PCNL), laparoskopik yöntemler şeklinde sayılabilir. Taşı kıran teknolojiler olarak pnömatik, ultrasonik, elektrohidrolitik ve lazer teknolojileri sayılabilir. Günümüzde lazer teknolojisi giderek daha fazla kullanılmaktadır.